AGAÇ
SANAT - FiKiR - AKSİYON
MANZARA
Şamatanın ses, depreşmenin hareket olmadığını bize bugün kadar hiç bir
gün göstermedi. Gazete, dünya hadiselerini ajanslara emanet etmiş, edebiyat
anketleri açıyor. Fıkracı, günlük nükte ve tekerlemelerini bir tarafa koymuş
edebiyat mevzularına dalaşıyor. Lâf başını almış, ne uzun, ne tükenmez, ne
dolaşık şey olduğunu; hırıltı dudağı yırtmış, kaç türlü, kaç perdeli, kaç nis-
bette çıkabileceğini ilân ediyor.
İçinden in cin geçmiyen yangın yerlerinde, yüzlerce mart kedisi eşiniyor-
muş gibi, tozu dumana katan bir çekişme var.
İşte, bu yangın yerindeki ana vasıf olan hakirlik, pintilik ve sesizliğin,
yıkıntılar ve çöküntüler arasında, kıdem, tarih ve hak farkı naralarile bir:
denbire yüzsüzlük, şamata ve (nefsi emmare) haline gelmesidir ki, Türk
edebiyatının en büyük ayıbını doğuruyor ve bu ayıpla beraber, bulanık bir
utanç suyunda gırtlağına kadar batmış gizlenen bütün külçesisini, bütün mad-
desini, bütün kıtasını göz önüne seriyor.
Çirkin ve aptalın bıyık burması, yoksul ve dilencinin nargile ısmarlaması,
hasta ve cansızın palikaryalık satması kadar, ruhumuzun asil hicapları önün-
de iğrenç ve iffetsiz duracak bir hareket tasavvur edilemez. Kâinatın ezeli
nizamı, kendilerine uygunsuz tavurlar takınan bünyeleri palyaço halinde terzil
eder. Dan Quichotte, bu ilk ve son bünye mizânının, her hadise karşısında
terazisini kuracak şaheseridir.
Bugünün curcinası, gençli ihtiyarlı yüzlerce sahtevekarın, tenekeden kal-
kanlarını, mikadan kılıçlarını ve kâattan miğferlerini birbirinin başında
patlatmasından başka hiç bir şey değildir.
Bütün nezaketlerimizi, pazarlıklarımızı, temkinlerimizi, kanaatköârlıklarımızı,
oluruna bağlama tesellilerimizi bir tarafa bırakarak, dünya ölçüleri önünde, bu
güne kadar gelmiş bütün kıymetleri (reviston) a çağırmanın ve temizleyici kri-
tiği bina etmenin günü bu gündür.
SANAT - FiKiR - AKSİYON
MANZARA
Şamatanın ses, depreşmenin hareket olmadığını bize bugün kadar hiç bir
gün göstermedi. Gazete, dünya hadiselerini ajanslara emanet etmiş, edebiyat
anketleri açıyor. Fıkracı, günlük nükte ve tekerlemelerini bir tarafa koymuş
edebiyat mevzularına dalaşıyor. Lâf başını almış, ne uzun, ne tükenmez, ne
dolaşık şey olduğunu; hırıltı dudağı yırtmış, kaç türlü, kaç perdeli, kaç nis-
bette çıkabileceğini ilân ediyor.
İçinden in cin geçmiyen yangın yerlerinde, yüzlerce mart kedisi eşiniyor-
muş gibi, tozu dumana katan bir çekişme var.
İşte, bu yangın yerindeki ana vasıf olan hakirlik, pintilik ve sesizliğin,
yıkıntılar ve çöküntüler arasında, kıdem, tarih ve hak farkı naralarile bir:
denbire yüzsüzlük, şamata ve (nefsi emmare) haline gelmesidir ki, Türk
edebiyatının en büyük ayıbını doğuruyor ve bu ayıpla beraber, bulanık bir
utanç suyunda gırtlağına kadar batmış gizlenen bütün külçesisini, bütün mad-
desini, bütün kıtasını göz önüne seriyor.
Çirkin ve aptalın bıyık burması, yoksul ve dilencinin nargile ısmarlaması,
hasta ve cansızın palikaryalık satması kadar, ruhumuzun asil hicapları önün-
de iğrenç ve iffetsiz duracak bir hareket tasavvur edilemez. Kâinatın ezeli
nizamı, kendilerine uygunsuz tavurlar takınan bünyeleri palyaço halinde terzil
eder. Dan Quichotte, bu ilk ve son bünye mizânının, her hadise karşısında
terazisini kuracak şaheseridir.
Bugünün curcinası, gençli ihtiyarlı yüzlerce sahtevekarın, tenekeden kal-
kanlarını, mikadan kılıçlarını ve kâattan miğferlerini birbirinin başında
patlatmasından başka hiç bir şey değildir.
Bütün nezaketlerimizi, pazarlıklarımızı, temkinlerimizi, kanaatköârlıklarımızı,
oluruna bağlama tesellilerimizi bir tarafa bırakarak, dünya ölçüleri önünde, bu
güne kadar gelmiş bütün kıymetleri (reviston) a çağırmanın ve temizleyici kri-
tiği bina etmenin günü bu gündür.