ustmenu

searchbar

Ağaç Dergisi - Sayı 4 - Sayfa 3









AĞAÇ
SİİR VE FİKİR
İlk bakışta şiirde üç şey görünür: Mad-
de, şekil, mevzu. Şiirin maddesini manalı
sesler olan kelimeler teşkil eder. Şiirin şek-
line “ nazım ,, denir ve bundan kelimelerin
ahenkli ve vahdetli bir düzene konulması
yani “ vezin,, anlaşılır. Şiirin anlattığı şeye
de onun mevzuu diyoruz: Yalnız ne ke-
İlimeler, ne vezin, nede mevzuda pratik ih-
tiyaçların zorile yaratılan kelimelerin ses ve
manalarında şiir aramak abestir Aksitak-
dirde her dilde “şiirli kelimeler diksiyoneri,,
bulunmak lâzim gelirdi. Kelimelerin bir man-
zume halinde düzene sokulması ile de şiir
vücut bulmaz. Çünkü her manzum eser bir
şiir değildir. Enteresan bir fikir söylemek
veya bir şey anlatmak şiir olabilseydi bütün
fikir ve bikâyeler birer şiir olurdu. Şiir,
bunların hiç biri olmadığı gibi üçünün bir
araya gelmesi de değildir. O halde şiir, bu
üç unsurdan başka ve fazla bir şeydir.
Çünkü bütün bu unsurlar şiirin aletlerinden
başka bir şey değildirler. Şiirde yalnız ses
güzelliği aramak şiirden çıkarak öz müziğe
geçmek, şiiri sadece muayyen vezin kalıpla-
rında görmek, klasik şiirimizde görüldüğü
gibi şiiri değişmez kalıplara hapsetmek olur.
Her şeyden çok mevzua ehemmiyet vermek,
şiire nesirin vazifesini yükletmek, şiiri kay-
betmiye götürmek olur. Sadece hayallerin
parlaklığı, kullanılan dilin inceliği, kompo-
zisyonun kusursuzluğu, fikirlerin değeri, ifa-
denin çekiciliği gibi kıymetler nesir için
kâfi isede şiir için değildir. Şiir kıvılcımı-
nın çakması bunlardan buşka ve fazla bir
unsurun araya girmesile olur. Hiç bir fikir
veya mevzuun kendi başına şiir olamaması
ve her fikirden bir şiir çıkabilmesi bunu
gösterir. Şiirin “deha,, ve “ilham, gibi es-
rarlı bir vergiye bağlanması edebi neviler
arasındaki hususiliğini gösterir. Aristot'nun
“ Rethorigue ,, i “ Poetigue ,, den ayırması
ve bunu daha sonra yazması da bunu teyit
eder. Şiirin ne olduğunu anlatmak bu gün
için mümkün olmasa bile ne olmadığını gös-
termek kabildir. Şiir estetikçi'leri de bilhassa
bu nokta üzerinde durmuşlardır.
Şiir, felsefe ve ilim gibi mücerret fi-
kirlerle değil, hayal ve sembollerle yapılır.
Fakat bunları sadece sıralamakla da şiir ol-
maz. Çünkü şiir ne bir teşbih kumbarası,
ne de bir istiare kaleydoskopudur. Şiir his-
lere sinmiş bir dünya ve hayat görüşünün,
realileler üzerine allığı ağla müşahhas
hayallerde topladığı bir cihandır. Bunun
için de, şairin içinde temaşa edilen bir âlem
plastik ve müzikal bir lava, bütün varlık-
lara sirayet edecek bir ruh ve bu ruhun
tercümanı olan semboller olması lâzımdır.
Şiirin güzelliği ve ifadesindeki kudretin sır-
ri da buradan gelir. Şair kendi âlemile evvelâ
kendisi teshir edilmiştir. Başkalarına yaptığı
füsun kendi füsunundan başlar. Şairin en bü-
yük zevki kendi âlemini bütün âhenk ve sem-
bollerile örmektir. Bunun için de plâstik bir
görüş ve kelimeleri bunlara göre âhenklen-
dirmek ister. Şiirin bütün çilesi burada top-
lanır. Her şairin öteye beriye serpiştirdiği
bir çok notları vardır. Bunlar şairin şiire
varıncaya kadar ruhunun geçirdiği sergü-
zeştlerin görünür izlerini aksettirir. Şekil,
Her meselede, bu satıh üzeri cünbüşü, bu kof ve günübirlik tecelli gayreti,
bu tatlı canını 24 saat için kurtarma açıkgözlüğü, bu Yaradana sığınıp savur-
ma küstahlığı, dünya kıratında bir iç ve dış hesaplaşmasına bir türlü yanaşa-
mamaktan doğan neticedir.
Klâsik çatının klâsik temeli oluncaya kadar üzerinde işlemeye mahküm ol-
duğumuz bu hesaplaşma borcu önünde. büyük şahsiyetin tek humması olan
ÖLÜM KORKUSU ve YAŞAMA HIRSI nı duymuş her Türk sanatkârı taah-
hüt altındadır.
Necip Fazıl KISAKÜREK

video