(Focillon )a göre “ Bir üslüp nihayet
bulur, diğer bir üslüp hayata doğar. İnsan
aynı araştırmalara tekrar başlamak mec-
buriyetindedir. Ve onlara başlayan aynı
insandır. Yani insan telekkürünün deva:
mı ve ayniyetidir ,,.
( Ch. Lalo ), ( Donna ) ve (Lehl ) ay-
nı üç devreli dairevi yürüyüş üzerinde ıs-
rar ediyorlar. Bu kanun, zaman ve me-
kân içinde bütün sanatlara şamildir. Ne musiki, ne edebiyat bu kanundan kurtu-
lamaz. Ben buruda yalnız plâstik sanatları
nazarı dikkate alıyorum. Venedik mekte-
bi ( Vivarini ) ile Arkaik, ( Titien) ve
(Veronése )le klâsik, ( Tiepolo ) ile ro-
manitikdir. Bu sonuncu merhaleden sonra
hareket noktasına dönüş başlıyor.
Eski Yunanı, orta zamanı alırsak, san-
atın aynı ritmi takip ettiğini gene görü-
rüz. Yunanı kadim sanatı, üç devreye ay-
rılır: Milâtdan önce ( 6 ) ıncı asrın nihaye-
tine kadar Arkaik devir, (5) inci asrın baş-
langıncından dördüncü asrın ortalarına ka-
dar klâsik devir, İskenderin saltanatından
Romalıların istilâsına kadar ( höllenistigue)
yani barok devri, sonra tekrar hareket
noktasına dönüş.
İçtimai ve iktisadi hayat başkalaşmış,
dini telâkkiler değişmiş olduğu halde, orta
zaman sanatının, aynı üç ritimli yolu ta-
kip elliğini görüyoruz.
Orta zaman sanatı : (12) inci asıra ka-
dar arkaiklir,
Orta zaman sanatı: (13) ve (14) üncü
asırda klâsikdir.
Orta zaman sanatı: (15) inci asırda
baroktur.
Sonra gerileme başlıyor.
(Déonna ) [ sanattı kanunlar ve re-
jimler ] isimli eserinde diyor ki “* medeni-
yetimizin mahvını mucip olan bazı se-
beplerle, cemiyetimizin bir gün kayıb ol-
duğunu ve eski Yunanistanın veya hıris-
tiyan orta zamanın başlangıcında olduğu
gibi yeni bir medeniyetin başladığını farz-
edelim. Sanatkârların, tıpkı (6) ıncı ve (12)
inci asrın heykeltıraşları gibi aynı konva-
nisyonel şekilleri vücude getireceklerini ve
bu teşkil devresinden, (5) ve (13) üncü asrın
idealizmasına benzer bir idealizma devresi
çıkacağını, onun da realizmayı doğuracağını
önceden aldanmaksızın söyleyebiliriz.
(Ch. Lalo) bu kanuna - A. Comte'un üç
hal kanunundan mülhem olarak - üç bedii
hal kanunu ismini veriyor.
Bu telâkkilere göre sanatta terakki
yoktur, yani prosedelerin tekerrürü vardır.
elenistik devrin mahsulü olan eserlerle
rönesansın vucuda getirdigi eserler ara-
sında ne fark var ?
Zamanda, biribirinden uzak olan bu
eserleri canlandıran ruh aynı olduktan
manada teknik de aynıdır. (12) inci asrın
heykellraşı, Milâllan önce 6 ıncı asırda
yaşayan Yunauü hekellraşından başka türlü
heykel yapmamakta, ve sanatlan asırlarca
kayıp olmuş olan konvanisyonları tekrar
bulmaktadır. 19 üncü asrın sanatkârı el-
biseyi, vucudun muhtelil kısımlarını, (5) inici
asrın sanalkârı gibi tasarlamaktadır. (15) inci
asrın ustası (hâllenistigne) leri temyiz eden
. yüksek mehareti, realist görüşü temamile
elde etmiştir. Sanat tarihi gösteriyor ki
önce bilinen formüllerin daimi bir teker-
rürü vardır.
Zerdüştün ağzile konuşan Niçenin şu
sözleri aynı hakikate dokunmıyor mu?
“Bu kapıya bak Cüce dedim! İki cep-
hesi var. Burada iki yol birleşiyor. Daha
hiç kimse onları sonuna kadar takibetmedi.
Bu inen uzun yol, bu yol ebediyet kadar
uzundur; ve bu çıkan uzun yol, bu da
başka bir ebediyettir. Bu yollar aksi İsti-
kamelte gidiyorlar, ve burada, bu kapıda
yekdigerile birleşiyorlar. Bu Kapının adı
cephede yazılı, bu kapı (ân) adını taşır.
Fukat biri bu yollardan birisini takibetse,
daima, daima uzuğu giderek, bu yolların
biribirlerine zıt olacağını zannelirir mi
Güce ?
Güce istihlal ile mırıldandı: Müsta-
kim olan her şey yalan söyler, bütün ha-
kikat yuvarlaktır, bizzat zaman bir daire”
dir.
Suut Kemal YETKİN
bulur, diğer bir üslüp hayata doğar. İnsan
aynı araştırmalara tekrar başlamak mec-
buriyetindedir. Ve onlara başlayan aynı
insandır. Yani insan telekkürünün deva:
mı ve ayniyetidir ,,.
( Ch. Lalo ), ( Donna ) ve (Lehl ) ay-
nı üç devreli dairevi yürüyüş üzerinde ıs-
rar ediyorlar. Bu kanun, zaman ve me-
kân içinde bütün sanatlara şamildir. Ne musiki, ne edebiyat bu kanundan kurtu-
lamaz. Ben buruda yalnız plâstik sanatları
nazarı dikkate alıyorum. Venedik mekte-
bi ( Vivarini ) ile Arkaik, ( Titien) ve
(Veronése )le klâsik, ( Tiepolo ) ile ro-
manitikdir. Bu sonuncu merhaleden sonra
hareket noktasına dönüş başlıyor.
Eski Yunanı, orta zamanı alırsak, san-
atın aynı ritmi takip ettiğini gene görü-
rüz. Yunanı kadim sanatı, üç devreye ay-
rılır: Milâtdan önce ( 6 ) ıncı asrın nihaye-
tine kadar Arkaik devir, (5) inci asrın baş-
langıncından dördüncü asrın ortalarına ka-
dar klâsik devir, İskenderin saltanatından
Romalıların istilâsına kadar ( höllenistigue)
yani barok devri, sonra tekrar hareket
noktasına dönüş.
İçtimai ve iktisadi hayat başkalaşmış,
dini telâkkiler değişmiş olduğu halde, orta
zaman sanatının, aynı üç ritimli yolu ta-
kip elliğini görüyoruz.
Orta zaman sanatı : (12) inci asıra ka-
dar arkaiklir,
Orta zaman sanatı: (13) ve (14) üncü
asırda klâsikdir.
Orta zaman sanatı: (15) inci asırda
baroktur.
Sonra gerileme başlıyor.
(Déonna ) [ sanattı kanunlar ve re-
jimler ] isimli eserinde diyor ki “* medeni-
yetimizin mahvını mucip olan bazı se-
beplerle, cemiyetimizin bir gün kayıb ol-
duğunu ve eski Yunanistanın veya hıris-
tiyan orta zamanın başlangıcında olduğu
gibi yeni bir medeniyetin başladığını farz-
edelim. Sanatkârların, tıpkı (6) ıncı ve (12)
inci asrın heykeltıraşları gibi aynı konva-
nisyonel şekilleri vücude getireceklerini ve
bu teşkil devresinden, (5) ve (13) üncü asrın
idealizmasına benzer bir idealizma devresi
çıkacağını, onun da realizmayı doğuracağını
önceden aldanmaksızın söyleyebiliriz.
(Ch. Lalo) bu kanuna - A. Comte'un üç
hal kanunundan mülhem olarak - üç bedii
hal kanunu ismini veriyor.
Bu telâkkilere göre sanatta terakki
yoktur, yani prosedelerin tekerrürü vardır.
elenistik devrin mahsulü olan eserlerle
rönesansın vucuda getirdigi eserler ara-
sında ne fark var ?
Zamanda, biribirinden uzak olan bu
eserleri canlandıran ruh aynı olduktan
manada teknik de aynıdır. (12) inci asrın
heykellraşı, Milâllan önce 6 ıncı asırda
yaşayan Yunauü hekellraşından başka türlü
heykel yapmamakta, ve sanatlan asırlarca
kayıp olmuş olan konvanisyonları tekrar
bulmaktadır. 19 üncü asrın sanatkârı el-
biseyi, vucudun muhtelil kısımlarını, (5) inici
asrın sanalkârı gibi tasarlamaktadır. (15) inci
asrın ustası (hâllenistigne) leri temyiz eden
. yüksek mehareti, realist görüşü temamile
elde etmiştir. Sanat tarihi gösteriyor ki
önce bilinen formüllerin daimi bir teker-
rürü vardır.
Zerdüştün ağzile konuşan Niçenin şu
sözleri aynı hakikate dokunmıyor mu?
“Bu kapıya bak Cüce dedim! İki cep-
hesi var. Burada iki yol birleşiyor. Daha
hiç kimse onları sonuna kadar takibetmedi.
Bu inen uzun yol, bu yol ebediyet kadar
uzundur; ve bu çıkan uzun yol, bu da
başka bir ebediyettir. Bu yollar aksi İsti-
kamelte gidiyorlar, ve burada, bu kapıda
yekdigerile birleşiyorlar. Bu Kapının adı
cephede yazılı, bu kapı (ân) adını taşır.
Fukat biri bu yollardan birisini takibetse,
daima, daima uzuğu giderek, bu yolların
biribirlerine zıt olacağını zannelirir mi
Güce ?
Güce istihlal ile mırıldandı: Müsta-
kim olan her şey yalan söyler, bütün ha-
kikat yuvarlaktır, bizzat zaman bir daire”
dir.
Suut Kemal YETKİN